Biomutant - Son Bakış


"Açık dünya oyunlardan sıkıldığım için mi çizgisel oyunlara özlem duyuyorum, yoksa gerçekten çizgisel oyunları çok mu seviyorum" diye, kendi kendime soruyorum bazen oyun oynarken. Cevabı net olmasa da, açık dünya oyunlarının uzun zamandan beri ruhsuzlaştığı herkes tarafından kabul edilen bir durum artık. Mide bulandıran yan içerikler, bir ödüllendirme yapmasa bile sağdan soldan toplatılan tonla ıvır zıvır...

Yine de bu sefer bu konularla ilgili mızmızlanmamaya çaba göstereceğim bu yazımda. Başlıktaki oyunumuza da yapılan eleştirilere karşı bir savunma da yapmayacağım. Çünkü tüm oyuncular, yayıncılar, editörler bu oyuna yaptıkları negatif eleştirilerde kesinlikle haksız değiller. Ama ne diyorduk, evet, açık dünya! Bu oyunun en güçlü yanı.

Biomutant, belki de gelmiş geçmiş en kötü giriş sekansına sahip oyun. O kadar kötü ve oyunu yansıtmayan bir giriş ki bu; yapımcılar hiç oyun oynamamış insanlar olsalar bile, ortaya çıkarttıkları bu yapımın başına sakin kafayla ve objektif bakış açısıyla oturduklarında farkına varmamaları imkansız berbatlıkta bir giriş. Hatta "biz mi yapmışız bunu, bizim yaptığımız bu olamaz" dedirtecek cinsten.

Karakter tasarımı bittiği gibi kendinizi oyunun hemen içinde buluşunuz, hiç de öyle bir bayıklık vermeyeceğinin mesajı gibi, bir şeyler dinleyip-okuyarak olay örgüsünü anlamak yerine bizzat kendiniz deneyimleyerek gireceğiniz bir macera gibi görünse de; boş verin bu hayalimiz yine suya düşsün, ve çok uçuk bir hayal gibi yine kafamızın köşesinde kalsın. Yahu oyunlar ne zaman gerçekten oyun olacak?! Bak yine başladım, neyse sakinim ben.

Bir elimde radyasyon yayan süper zehirli tuvalet fırçası, diğer elimde kanınızı donduracak süper lavabo açıcım ile, açılın, ben geliyorum.

Sanki başlarda mizahi yönüyle ön plana çıkacak bir yapım iken, ne nane olmuşsa olmuş, ve yapım sürecinde o yönünü kaybetmiş gibi duruyor oyun. Bazı şeyler komik ve anlamlı iken, bir çok gereksiz ciddilik ise arafta bırakıyor oyunu. Gerçekten sadece güzel bir anlatım tekniğine ve animasyon teknolojisine sahip olduğunda duygusu yedirilebilecek ilgi uyandırmayan hikayeyi, ısrarla gözüne sokmaya çalışıyor. İşte, oyunun başında da bu hatayı çokça yapıyor, üstüne öğreticiler, geçmişe gidip gelmeler vb. eklenince, çekilmez bir hal alıyor yapım, ve sonraki gün oyuna tekrar şans verebilecek sabırlı oyuncuları kazanıyor sadece.

Böyle oyunculardan biri olduğum için mutluyum, çünkü yalan yok, sonrasında çok keyifli saatler yaşatıyor oyun. Dövüş kısımları da başlarda eğlendirmese de, yeni hareketler, beceriler, klasik beast mode'a benzer bir dövüş modu, ve özellikle de oyunun ana motivasyonu olan silah craft sistemi ile, sürekli heyecanınızı taze tutuyor. 

İşte bu noktada aklıma şöyle bir fikir geldi: Eskiden hack & slash tarzı oyunlarda çokça gördüğümüz gibi, oyunun başında karakterimiz tüm güçlerine ve çok güçlü silahlara sahip olsaydı, sonra o güçleri kaybetsek ve ayrıca açık dünyayı çok yüksek bir noktadan görerek oyuna başlasaydık. Alın size giriş...

Peki neymiş bu açık dünya? Aslında bu dünyada karşılaştıklarımız, bildiğimiz açık dünya öğelerinden farklı değil elbette. Ama şöyle bir baktığımızda, tuhaf tuhaf hayvanların yaşayıp tıpkı insanlar gibi ilkel medeniyetler kurmaya başladıkları bu dünyada, geçmişte insanların kullanıp da bizim yolculuğumuz boyunca karşılaştığımız bazı ev aletleri vb. üzerinde onları çalıştırmak için çözmeye çalıştığımız bulmacaları saymazsak, açık dünya öğelerinin hemen hemen hepsinin bize bir yararı dokunmakta. Fakat bize çoğu zaman yararı olmayan o bulmacaları çözmesi de bazen oldukça keyifli oluyor.

İşte bu sebeplerden oyunda niyeyse keşif hissi ölmek bilmiyor. Bu beni şaşırtan ve sevindiren bir durum oldu. Özellikle abuk subuk bulduğunuz bir sürü parça ile anında envanterinizi açıp türlü türlü silahlar oluşturmak oldukça eğlenceli. Bir yerden sonra da yağmalanan yerden çıkan aynı ve oyuncunun işine yaramayacak onca ekipmanı ise parçalayarak kazanılan malzemeleri yine çok sevdiğiniz silahları geliştirmek için kullanacağınızı anlıyorsunuz. 

Oyunda silahlar birçok konuda ayrılıyorlar. Her oyunda gördüklerimize benzer şekilde sınıflara ayrılan bu silahlar, farklı olarak bu oyunda kendi aralarında hızlarına göre de ayrılıyorlar. Bu yüzden sadece hasara bakmak yanıltıcı olabiliyor. 

Ateş,buz vb. etkilerinin haricinde, bazı silahlar farklı güçlere de sahip olabiliyorlar. Bunlardan en çılgın olanlardan biri her 4 mermide otomatikmen bir füze ateşleyen tuhaf bir tabanca mesela. Çift tabanca yeteneğimi de açıp diğer elime 2'şer mermi atan bir tabanca alıp da tozu dumana katmak, eşi pek görülmeyen keyifli anlar yaşattı.

Bu dünyada keşfe çıkmak ve yan görev yapmanın en güzel yanı silahlar olsa da, yanımızda gezen automaton'un geliştirmeleri ve görüntüsü, suda giden aracımızın özelleştirmeleri gibi birçok şey bulmak da mümkün. Mesela ben oyunu bıraktığımda binek çeşitlerinin yarısını bulmamıştım. Sonradan internette farklı işlevlere sahip bu türlü türlü binekleri görünce şaşırdım. Eh, bir dahaki oynanışa artık...

Ummadığın görevden neler çıkabiliyor ama göreve başlamak da sabır istiyor bu bir gerçek. Çünkü oyunda herkes boş boş konuşup, kendince felsefe yapıyor. 3 cümlede anlatılacak şeyi 15 cümlede anlatıyorlar. Okusan bir dert okumasan bi dert.

Ana hikayeye de iki ayrı koldan girelim demişler. Bir yandan Darksiders II'yi hatırlatan Tree of Life (Hayat Ağacı) muhabbeti, diğer yandan da kendi içlerinde savaşan... Şey... İşte rakunlar. Bu rakun kabileleri arasında iki taneden biri arasında seçim yapmak zorundayız -ki her birinin Hayat Ağacı'nın kaderine etki etme konusunda farklı düşünceleri var.- Kendi aralarındaki savaşa da yön vermek mümkün. Onlarla savaşıp liderlerini mahkum da edebilir, veya hoşgörülü davranıp hepsini kendi kabilenize katabilirsiniz. Fakat her halükarda bir süre savaşmak gerekiyor. Oyundaki iyi-kötü kavramlarının son derece klişe, çizgisel olmasının eksi puan, her karakolu alma şeklinin de aynı olmadığını ve bunun kesinlikle artı bir puan olduğunu da ekleyeyim.

Son olarak oyunun bazı bozuk mekaniklerine geçmeden önce, biraz görselliğinden ve ufak tefek bazı güzelliklerden bahsedelim. Normalde kıyamet sonrası temalı evrenlerde bu kadar gözlerimiz bayram etmez ama oyunun doğası, ve bunu yansıtma şekli mükemmel. Görsellik üst düzeyde ve pek tartışmaya açık olmayan tek konu kanımca. Yer yer bazı detaysızlıklar, veya bazı yerleşim yerlerinin birbirinin kopyası olduğunu görsek de genel olarak dünya kendini tekrarlamıyor ve her bölgenin farklılığı hissediliyor.

Onun dışında ufak ama birçok yapımcının hala nasıl olup da düşünemediklerine anlam veremediğim; altyazı boyutunu, rengini hatta arka planını ayarlama özellikleri, envanterinizde ekipmanlarınızı istediğiniz sıraya (özellik, isim, yenilik) gibi sıralama vb. seçenekler olması büyük velinimet. 

Fakaat, yapım bir iyi bir kötü yapmasa olur mu? Karakterlerle diyalog sırasında karşınızdakinin az sonra söyleyeceği şeyi sanki söylemiş gibi ona göre cevap verme seçeneklerinin çıkması, super wushu modundayken klonk isimli silahın çalışmayıp havayı dövmesi gibi birkaç bozuk kısım mevcut. 

Bir de fiyat meselesi var tabii. AA oyunların gelmesine her fırsatta seviniyordum ama bu fiyat çılgınlığından dolayı da geleceklerinden çok endişelenmeye başlamadım değil. Yapım birçok açıdan kendini büyük göstermeye çalışmasa -ki büyük bütçeli oyunlardan geri kalır yanları yok değil- bir anlamda 60$ seviyesine ulaşmak için sırtlandığı ağırlıkları bıraksa balon gibi uçacak ve gerçek potansiyeli ortaya çıkacakmış. Ama bu fırsat kaçırılmış.

20 kişi olduğu söylenen yapımcı stüdyonun aslında kişi sayısı bir yana, ilk oyunları olmasından ötürü affedilebilecek durumda olduğunu düşünerekten geleceklerine umutla bakıyorum. Günahı çok olan bu günahkar yapıma da "ne olursan ol yine gel" bakış açısıyla indirimlerde yine de bir şans verilmesi taraftarı olsam da; yukarıda anlattığım üzere iki saatte anlaşılamayacak bir oyun olmasından dolayı, iade edilemeyen oyunlardan da mesuliyet kabul etmiyorum 😄


Yorumlar