GRID - The Crew - Forza Horizon (Son Bakış)


Evet, öyle ya da böyle konu dönüp dolaşıp Need for Speed: Underground 2'ye gelecek. Ben de tabii ki adını anmadan geçmeyeceğim, en başta aradan çıkarıp devam edeyim. U2'nin çıktığı zamanlarda, herkesin duygusal bağlar kurduğu çok oyun çıktı. Ama bu oyunun etkisi öyle farklı ki; hâlen daha direksiyona elini sürmemiş benim gibi insanların bile günlük hayatta araçlara olan ilgisini ateşledi. Bu oyun sayesinde araç marka ve modellerini zihnime yazan ben, çocukken bu oyunu oynadıktan sonra, her dışarı çıkışımda yanından geçtiğim araçların modellerine göz atmaya başladım. Her interneti bulduğumda "falanca araç drag - filanca araç drift" yazmamın nedeniydi U2. Ve üstte GRID oynarken yakaladığım resimde de gördüğünüz 350Z gibi araçların popülerliğinin de büyük bir parçası eminim ki. 

Peki oyun dünyasına etkisi? Bizi ilgilendiren kısmı. Açıkçası diğer oyun türlerinde olduğu gibi çok tutulduğu için defalarca benzeri olan oyunların yapıldığı bir oyun olmadı Underground 2. O senelerde Street Racing Syndicate ve Juiced gibi fena olmayan benzerleri çıkmadı değil; ki genel olarak keyifle oynadım, ama herkeste de EA gibi güç yok ki o kadar araç lisansıyla uğraşacak. Bu oyunun en büyük etkisi, verdiği gazın hâlen daha yarış türünün büyük bir kısmını ayakta tutması. Simülasyonlar da dahil. Bence özellikle de yaşıtlarım arasında, farkında olmasak da hâlâ içten içe bu oyunun lezzetini arıyoruz. Ralliye pek ilgim olmamasına rağmen Dirt oyunlarını merak ediyorsam, ilk The Crew oyununun ruhsuz dünyasında saatlerce heyecan aradıysam, GTA Online'da herkes uçmalı kaçmalı Stunt yarışlarında takılırken tek başıma sokak yarışlarında oyuncu beklediysem, bu oyundur sebebi.

Forza Horizon 4 - Nissan GT-R

Yenilikçi yarı-simülasyon tarzıyla piyasaya çıkan ilk GRID oyununu, bitmek bilmeyen kariyer modu ve özellikle de sancılı araç kontrolü sebebiyle yarıda bırakan ben, GRID 2 ile gözümü açtım. İkinci oyun tam bir efsane oldu benim için. Açık dünya olmadan, çok fazla modifikasyon seçeneği olmadan da bir yarış oyununun eğlenceli olabileceğini bana kanıtlamış oldu, ve buradan cesareti alan ben her türlü yarış oyununu listeme almaya başladım. Lisanslı araçlar koşuluyla tabii, aksi takdirde yüzüne bakmıyorum maalesef 😅 Burnout: Paradise gibi bir efsaneyi de yarıda bırakmamın nedeni buydu herhalde.

GRID (2019) - Ford Mustang
(Oyunda nitro yok, yanlış anlaşılmasın)

Çok uzatmadan sonrasında çıkan GRID: Autosports'un da daha küçük çaplı bir oyun olduğunu düşündüğümü de söylemeliyim. Kötü bir oyun değildi, ama biraz eksik hissettiriyordu. Oyun menüsünde spikerin size hangi isimle sesleneceğini seçerken büyük çeşitlilik sunması dikkatimi çekmişti. Gelecek oyunlar hakkında beni daha da heyecanlandırmıştı. Sonra 2019'da sözde seriyi sıfırlayan ve sadece GRID ismiyle çıkan yeni oyun çıkmıştı çıkmasına, fiyatı da güzeldi, ama ben bu oyuna kızmıştım. Biraz da gereksiz kızmıştım sanki...

GRID (2019) - Bugatti Veyron(lar)

Tahminimce 50 küsür saat oynamama rağmen içten içe ağır eleştiriyordum bu oyunu. Yer yer mobil oyun benzetmesi de yapıyordum. Haksız da değildim ama bilmediğim şey günümüz yarış oyunlarının raconuydu. Bu türden çok uzak kalmamıştım ama göründüğü kadarıyla o eski hâlinden de eser yoktu şimdi. Daha Forza Horizon oyunlarını oynamadan atladığım bu oyun günah keçisi olmuştu bile. Nefret ettiğim NFS: Payback oyununun kötü yanları yumuşatılarak önümüze koyulmaya başlanmıştı meğer. 

Forza Horizon 3 - Toyota Supra

GRID'in grafiksel olarak çok da gelişmemiş olduğunu düşünerek optimizasyonuna kızdım. Daha oyuna girdiğiniz andan itibaren menüde çıkan Porsche'un detaysızlığının, her ne kadar araçlarda olmasa da yer yer karşılaşılan detaysızlıkların kanıtı gibi yüzümüze vurulmasına, yarış başlangıçlarında araçların gösterildiği kısımların ruhsuzluğuna, drift ve drag yarışlarının olmayışına, Time Trial'da orta zorlukta en yakın rakibe 10 saniye fark atarken; bir üst zorluk modunda aynı sürüşle son sıraya düşmemize, en çok da bir önceki görüntüdeki Bugatti'yi sürme hayalleriyle oyunu oynarken, sıra ona geldiğinde aynı pistlerde yarış yapmaktan bıkmış bir hâlde olduğum için keyfini çıkaramadığıma kızdım.

En son profil arka planına bir sürü ülke bayrağı seçeneği koyulup bizim bayrağımızın olmadığını da görünce kızdım da kızdım. Codemasters'ın güzelim deneyimine yakışmadığı eleştirisiyle Steam sayfasına güzelinden bir yorum attım. Her şeye rağmen fiyatına değecek kötü bir oyun olmadığını da ekleyerek. No nankörlük. It's just kızgınlık.

GRID (2019) - Detayın güzelliği...

GRID (2019) - Çarpma etkisinin berbatlığı...
(Abi farlar oyun hamurundan mı?)

Sonra Forza Horizon 3'ün yakında satıştan kalkacağını, bu yüzden son birkaç ayında güzel bir indirime sahip olacağını öğrendim. Microsoft bu konuda Codemasters gibi delikanlılık yapıp da, lisans sürelerinin dolması sonucu oyunlarını bedava dağıtmadı tabii. Ama olsun, güzel indirimdi ve daha önce hiç deneyimlememiş olmama rağmen Horizon serisinin arcade yarış oyunlarının kalesi olduğu düşüncesine çoktan kapılmıştım ben de...

Forza Horizon 3 - Mitsubishi Lancer

Oyundaki yarışların neredeyse tamamını yaptım yapmasına da, ne yalan söyleyeyim, hayatımın en berbat oyun deneyimlerinden biriydi. Konsol versiyonlarını bilmem ama, FH3 bilgisayarda aşırı sorunluymuş. Zamansız zamansız çökmeler, yarışlara başlama ekranında belirli bir noktada sık sık takılıp kalmalar ve en önemlisi berbat optimizasyon. Bazen 1 saat, bazen yarım saat sonra başlayan tuhaf kasmaların önüne geçemedim bir türlü. Yüksek grafik ayarlarıyla oynamaya başladığım oyunda, karabasan gibi çöken şu kasmaların çözümünü bulamayacağımı kabullendiğimde, onlarca defa farklı ayar kombinasyonunu denemekten yorulmuş, her ayarı en düşüğe almış ve oyundan artık elimi çekmek üzereydim. Tek bir şey için direniyordum, artık şu lanet Bugatti'yi almak! (Evet, biraz Bugatti takıntım var galiba.)

Forza Horizon 4 - Bugatti Veyron
(Dikkatinizi çekerim, 3 değil, çünkü 3'te alamadım)

FH3'te ne Bugatti aldım, ne de Pagani, Koenigsegg veya Porsche. Bu da oyunun attığı kazıklardan biriydi. Çünkü oyunun sonunda kafama dank eden şeylerden biri de oyunun ekonomi anlayışıydı. Eski oyuncu kafasıyla oyun boyunca önerilen hemen hemen her araç sınıfından birer araç almaya çalışarak devam ederken "hypercars" sınıfına sıra geldiğinde öylece bakakaldım. Çünkü cebimde metelik kalmamıştı. Hadi yapacak yarış kalmış olsa, o da yok! Hem de şampiyona sebebiyle bazılarına defalarca girmiş olmama rağmen. Zaten insafsızlar Porsche araçların da tamamını DLC yapmışlar. Oyun içeriğinin yarısını yaptıkları gibi...

En çok alışamadığım durumlardan biri de oyunda gelişme hissi olmayışı. Hangi yarışa girerseniz girin, yarışın sınıfı altınızdaki araca göre şekilleniyor. Yani al bir kere Murat 131'i oyunu onunla bitir. Bu serbestlik canımı sıktı açıkçası. Hatta arazi yarışlarına bile istediğiniz araçla girebiliyorsunuz fakat, iyi tarafı siz toprakta Mercedes kullanmanın ahmaklığını dibine kadar hissederken, rakipleriniz asfaltta gider gibi vaziyeti bozmadan gidiyorlar. 

The Crew 2 - Dodge SRT Viper

Belki çok beğendiğim ikinci el piyasası özelliği beni kurtarır diye düşündüm. Oradan bazı araçları ucuza kapmıştım. "Gerekirse tüm arabalarımı satar, bir hypercar'a sahip olmadan bu oyunu bırakmam" dedim! (Ve bıraktı.) Anladığım kadarıyla günlük araba açık arttırmaya çıkarma olayının da bir sınırı varmış. Sonraki gün girdiğimde hâlen satış sınırlamasının kalkmadığını gördüm, ve çok dayanamayıp son bir final yarışı yapıp Alt+F4 ile veda ettim Forza Horizon 3'e. İşte bu andan itibaren "GRID'e çok mu haksızlık yaptım acaba" diye düşünmeye başladım...

The Crew 2 - Bi' Uçak İşte 

Aynı güzel bir indirim hikâyesiyle (durumlar malum) The Crew 2'yi de aldıktan sonra indirmem çok uzun sürmedi. Senenin en mutsuz somurtkan tipi olarak, Ubisoft alerjimin de tetiklenmesiyle oyuna girmemle kapatmam bir oldu. Abi o nasıl sürüş mekanikleriydi öyle? Peki ya grafikler? Ultra olmadığı sürece bir halta benzemeyen görsel kalite ve her zamanki gibi gereksiz FPS düşüşleri. Ara sahnelerde altyazı bile kasıyor yahu o nasıl iş!

Zamanında "arabalar oyuncak gibi" diye dalga geçilmişti seninle...
Affet bizi Undercover reyiz...

İşte... Gelen gideni hep hatırlatıyor. Ben yine ağzımın suyu akarak oynayıp bitirmiştim gerçi Undercover'ı. Ama konumuza dönecek olursak, ben The Crew 2'yi çok sevdim. Kötü başlayan aşk gibiydi bizimkisi. Öyle böyle bir grafik ayarı çekerek başladım oyuna, oynadıkça keyif aldım. Önceki bahsettiğim oyunlar gibi ne hızlanma hissi yeterliydi, ne de görsel kalitesi. Ama dopdolu, sapına kadar arcade bir yarış oyunuydu. Üç yıldız alacağım diye saç baş yolmadığınız oyuncu dostu açık dünya meydan okumaları, kalkış yarışlarından driftlere, pist yarışlarından arena çarpışmalarına, rallisi, canavar kamyonu, uçuşu kaçışı derken beklediğim deneyimdi bu. Bir tek n'alçak hovercraft'ı kullanamadım bir türlü 😅 Performans parçalarını da loot box modeline çevirmeleri en başta korkutsa da, yine üstte adından söz ettiğim NFS: Payback illeti gibi sıkıntılı değil.

The Crew 2 - Canavar Ford Mustang

Araç sayısının bolluğunu görünce bir şaşırmadım değil. Ama sonradan bir baktım ki bu araç sayısı içerisinde aynı aracın drag versiyonu da, drift versiyonu da, yol versiyonu da sayılmış. Yani bu şekilde düşününce Forza benzeri bir çeşitliliğin yanına yaklaştığı söylenemez. Ama çok güzel bir özelliği var: test sürüşü!

Serinin ilk oyununda yapılacağı iddia edilen uçtan uca ABD haritasının basit bir kopyala-yapıştırdan ileri gidememesi, bu yapım ile aşılmış. Atmosferin pek değişiklik gösterdiğini söyleyemesem de, koyulan her büyük şehrin ufak da olsa kendi havasını hissettirdiği söylenebilir. Şehirlerin karakteristik özellikleri güzelce aktarılmış. Tüm bunlar, hem havada, hem karada, hem suda gidilebilen ve gün döngüsüne sahip bir oyun için oldukça yeterli. Yine çevrimiçi bir oyun olması sebebiyle araç konusunda çok da cömertlik yaptığı söylenemez Crew 2'nin. Ama FH3'ün aksine her türlü sınıfı size tattırıyor, gözünüze kestirdiğiniz bir aracı almak isterseniz de alnınızdan ter damlatmıyor.

The Crew 2 - BMW S1000RR

The Crew 2 - Şey... San Francisco Köprüsü

Neden bu kadar GTA V ile karşılaştırıldığını da artık anlıyorum bu oyunun. Bu kadar aracı birlikte kullandığımız kaç oyun var ki? Tabii bazı uçak yarışlarında içinden geçtiğimiz daire gibi çok fazla benzer yanları da yok değil. Anlamadığım ve hiçbir zaman anlamayacağım şey ise; benzer bir oyunun, hep türün en iyisi işaret edilerek ezilmesi. 

Her neyse, arada sırada girip bir-iki çevrimiçi yarış atmak için köşemde durabilecek güzel bir oyun olsa da Crew 2, "dur" diyorum kendi kendime. Bağlanmayı sevmiyorum çünkü. Ve siliyorum oyunu. Yıllardan sonra bir Ubisoft oyununu beğenmek de tuhaf hissettiriyor. 

Forza Horizon 4 - Porsche 911 GT3

Sıra geldi yazımın son oyununa. Dillere destan, tacı başında yüce kral... Forza Horizon 4. Koltuğunu kimseye kaptırmadı, ve kaptırmaya da niyeti yok. Game Pass sağ olsun, konuk oldu bilgisayarıma. Hemen benchmark yaptım da ne göreyim, oyun akıyor yahu!

Forza Horizon 4 - McLaren F1

Serinin bir önceki oyununu düşük ayarlarda oynayamazken, bu oyun yüksek ayarlarda akıyor. Grafikler muhteşem, efektler harika, çevreyle etkileşim süper. Öyle özgür bırakmış ki oyun, her yarış oyununda çarpıp kaldığımız bariyerler, bu oyunda yeterince hızlı iseniz paramparça oluyorlar. Mevsimleri tek tek tanıtıyor oyun. İlkbaharın neden o kadar yağmurlu geçtiğini anlamasam da; her mevsim ayrı güzel. Her araç ayrı bir hikâye. Derken, olan oluyor. Kış geliyor. Ama gitmek bilmeyen bir kış bu.

Forza Horizon 4 - McLaren 720S

Oyunda, gerçek hayattaki vakit ile birer haftalık süreler sonunda mevsim değişiyor. Altı üstü 10 gün falan oynayıp bırakacağım oyunda da bana denk geliyor tabii ki kış. En sevdiğim! Hadi güzel bir şey düşünmüşsünüz sağ olun da, karda kışta bu kadar yarışılır mı yahu. Ya da kış dediğin her gün kar yağışlı mı geçer mübarek. Arada koyu bulutlar ile de son derece güzel verilebilirdi bence kış hissi. Makineler de asfalt yolları temizleyiveriyorlar ama, şehirdeki yolların sadece yarısını... Hızlı araç sürmek de eziyet oluveriyor.

Güzelim rengarenk doğanın daha fazla örtülü olmasına dayanamayan ben, araştırmaya başladım nasıl mevsim değiştirebileceğimi. Tek çözümün bilgisayar tarihini geriye alıp çevrimdışı oynamak olduğunu öğrendim. Yaptım da.

Forza Horizon 4 - Mini X-Raid All4

Mevsimler bir yana; oyuna karakter giydirmenin eklenmesi, ödül sistemi konusunda başta beni endişelendirse de; gördüm ki bonkör bir oyun FH4. Ödüllendirmeyi seven bir oyun. Oynama sürem boyunca erkek karaktere etek, kadın karaktere kundura verme ihtimalini saymazsak, en hızlısından en tuhafına türlü türlü araç ve defalarca da yüklü miktarda nakit düştü. Öyle ki, oyunu bıraktığımda bazı araçlarımı kullanmamıştım bile.

Yine de önceki oyunu deneyimlememiş olsaydım, canımı sıkacak daha çok şey ile karşılaşabilirdim. Bu sefer önceki oyunda olduğu gibi cimri davranmayan yapımcıların, bazı konularda değişikliğe gitmediği bir gerçek. Hatta sırtlarını mevsim olayına yasladıklarından olsa gerek ki, daha büyük bir şehir yapmaya girişmemişler. Açıkçası bana FH3'ten küçük bile geldi. Yapılacak onlarca etkinlik olsa da, yine yarış sayısı az. Ve bu beni en çok üzen nokta. Yine gelişme hissini vermek yerine "kendin pişir kendin ye" tarzını hedeflemiş ki, bu da maalesef tercih etmediğim bir tür. İstediğimiz şekilde yarış hazırlama özgürlüğünü veriyorsun da; ne yani, kendim hazırladığım için ezbere bildiğim yolda rakiplerimle birkaç dakikalığına yarışmak için, en iyi ihtimalle 20 dakikamı yarış hazırlamaya mı harcayayım? Meeeh...

Biliyorsun işte.

Toparlayacak olursak, araç kullanma mekanikleri biraz daha gelişmiş olsa benim için bu nesilde #1 olacak The Crew 2, liderliğini salise fark ile FH4'e kaptırıyor. Tüm bu deneyimlerin kötü yanları da GRID serisini tekrar yüceltiyor gönlümde. Öyle ya da böyle, her şeye rağmen yarış oyunları dönüyor gibi. Çok değil, birkaç sene önce "ne olacak bu arcade yarışların hâli" diye mızmızlanan bizlerin karşısında artık seçenekler var. Belki artık "Quick Race" yok hiçbir oyunda, parayı göstermeden elletmiyorlar arabalara. Ama belli ki bu oyunları ayakta tutan şey multiplayer odaklı olmaları. O yüzden yapacak bir şey yok.

Kısa süre önce Codemasters'ı satın alarak bizleri endişelendiren EA'in mükemmel fiyat politikasından dolayı hâlâ dokunamamış olsam da Need for Speed: Heat güzel duruyor. Hâlen seri diriltilmeye çalışılıyor. Katıksız gazlamak isteyenler için The Crew 2 duruyor. "Efenim Project Cars 2 canıma okudu, yok mu şöyle rahat araç kullanacağım bir pist oyunu?" diyenler için GRID var. Zamanına güvenenler, bağımlı olmaktan korkmayanlar, bir araba modifikasyonu için saatlerce araştırma yaptıracak kadar potansiyeli olan detaylı bir oyun kalitesi isteyenler için de Forza Horizon 4. Umarım devamları da gelir... 

Okuduğunuz için teşekkürler...


Yorumlar